Dua Ve Sır

<Dua ve Dileklerin gerçekleşmesinde biz'lerden gizlenen SIR >

Bu gizlenen sır 4 büyük dinlerden birinin değiştirilen metinlerinin orijinallerinin yüzlerce yıl sonra bulunması ile ortaya çıkıyor..

Öncelikle biraz uzunca bir metin olacağını ; sabredip okuyanların ise harcadıkları zamana değeceğini söylemeliyim..

Neden dualarımız ve dileklerimize cevap bulamıyoruz.. ?

Bu sorunun cevabını verebilmek için öncelikle evrendeki herşeyin ;  sürekli hareket halindeki parçacıklardan, bu hareketin ürettiği elektriksel ve manyetik alanlardan oluştuğunu belirtmek gerekir.

Bu 2 alanın enerjisi insanlar,hayvanlar,bitkiler  ve evrende bulunan diğer herşey arasında sürekli bir akış ve geçiş halindedir.  Yani aslında

 ‘’ Evrendeki Herşey Evrenin bir Parçasıdır ‘’

Ne demişti Hz. Mevlana ?

Kendini küçük görmeyi bırak,
Sen yürüyen bir evrensin .
Evren senin dışında değil,
Evren senin içinde. .

İnanç düşünce ve duygunun kusursuz bir şekilde birleşmesiyle oluşur, ve bizlerin 2 temel hissi vardır ,

SEVGİ ve KORKU 

En çok kullandığımız duygu durumlarıdır..

Zihnimizden geçirdiğimiz düşüncelere, sevgi veya korku hislerini bağlayarak hayat veririz ve bunun sonucunda tepki şeklinde bir duygu ortaya çıkartırız.
Duygular kalbimizde meydana gelir ve insan vücudundaki kalp bölgesi en güçlü manyetik alanın bulunduğu ve elektriksel alanın en yüksek olduğu bölgedir.

Kalbimiz tarafından üretilen enerji alanı Beynimiz tarafından oluşturulan enerji alanından yaklaşık 100 kat daha güçlüdür.

Kalbin manyetik alanı ise Beynin Manyetik alanından yaklaşık olarak 5000 kat daha güçlüdür.

Evrendeki herşeyin kendine özel enerji ve manyetik alanı olduğunu ve bu alanların hepsinin birbiri ile etkileşim içinde olduğunu hatırlayacak olursak, kalp bölgesinin yaşantımız ve yaratımlarımız üzerindeki etkisini çok daha iyi anlayabiliriz .

Alına bakarsanız Evrenin bir enerji alanının bulunduğu ve insanoğlunun da bu enerji alanına erişim sağlayacak anahtara sahip olduğu;  kadim uygarlıkların, antik çağlarda yaşamış insanların, tasavvuf alimlerinin,ariflerin,evliyaların,peygamberlerin vakıf olduğu bir Sırdır.

Peki doğuştan sahip olduğu bu özelliği insanoğlu nasıl kullanabilir ? Yaratıcının kusursuz şekilde tasarladığı bu Evrenin enerjisi ile insanoğlu nasil bir bag kurabilir ?

Cevap aslında çok bilindik,  ama tam olarak uygulamayı bilmiyoruz.
Bunu sağlamanın yolları :
Meditasyon yaparak,
Hiçbirşey düşünmeden zihnini boşaltarak, yoğunlaşarak, ya da Dua ederek olmasını istediğiniz şeyin gerçekleşmesini istemeniz.
Ama istemekten kasıt istenilen şeyin ne olduğu tüm ayrıntıları ile belirlenmeli,  sonrasında istediğiniz şey size verildiğinde nasıl hissedecekse içinde , kalbinde o duyguları hissederek arzuladığı şeyleri istemelidir.
Sözle/ dille söyleyerek değil, şunun söyle olmasını bunun böyle olmasını istiyorum şeklinde hiç değil..
İstediğiniz şeyi elde etmek için olması istediğiniz şey her neyse , tüm kalbinizle hissetmelisiniz, çünkü bunu yaptığınızda daha önce anlatılan, duygu ve düşünceniz bir araya gelerek istediğiniz şeyin gerçek olacağına dair İnancınızı oluşturacaktır.
Oluşan inançla birlikte , içinizden yayacağınız enerji ve elektromanyetik alan,  sizin dışınızdaki tüm enerji alanlarını etkileyecek ve böylece  muazzam bir devinim ortaya çıkacaktır.

Şimdi açıkçası birçoğunuzun buraya kadar anlatılanlar hakkında bilgi sahibi olduğunun farkında olarak, gerek secret kitabının ısıgında gerekse diğer kaynaklardan bu anlatılanları bildiğinizi varsayarak ısınmayı tamamlamış ve asıl konuya giriş yapmış olacağız.



Yunus Emre diyorki

Dil söyler kulak dinler..
Kalp söyler, kainat dinler..

Mevlana ise , Gönül ne tarafı işaret ederse, 5 duyu da eteklerini toplar ve o tarafa gider..

Budist din rahipler ise   Hissetmek aslında dua etmenin ta kendisidir ve dua ederken sanki duamız karşılık bulmuş ve gerçekleşmiş gibi hissetmemiz gerekir.. diyorlar

Metinin başında bahsettiğim  kutsal metinler  Hristiyan kliseleri tarafından okunması ve saklanması M.S. 323 yılında yasaklanmış ve sonrasında yakılması veya yokedilmesi emredilmiş metinler.
O dönemlerde bu metinlerin doğruluğuna inanan ve emin olan kişiler  tarafından 13 parça olarak  mısırda yukarı nil vadisine saklanmışlar ve bu metinler 1600 yıl sonra çok da zarar görmemiş halde 1945 yılında bir çifçi tarafından bulunmuş..
Bu metinlerde ne yazıyor ve metin nedir diye merak ediyorsunuz biliyorum.
Haydi şimdi o kısma bakalım..  Bu kutsal metinlerin Thomas inciline ait olduğu söyleniyor,  orijinal ismi The Gospel Of Thomas, adını Hz. İsa’nın aktardıklarını kaleme alan kişiden alıyor. 

Thomas incilinin 106. Dizesinde ise şöyle yazıyor :
İkiyi bir yaptığınızda , dağa dönüp hareket etmesini söyleseniz dağ hareket eder.
Yani düşünce ve hisleriniz BİR olduğunda, kalbinizde bir araya geldiğinde, dış dünyada istediğimizi  yaratma konusunda müthiş bir enerji açığa çıkar..
Yine 48. Dizesinde şöyle yazar..
 Eğer iki  ( Düşünce ve His ), bir evde ( İnsan bedeninde ) barış yaparsa, dağa dönüp hareket etmesini istediğinizde  dağ bile hareket eder..

Peki his ve düşünceyi birbiri ile nasıl kusursuzca birleştirilir ? 
Bu sorunun cevabı, yasaklanan tüm incillerde yer alan fakat , klise tarafından içerisinden çıkarıldıktan sonra dağıtımı yapılan,değiştirilmiş incillerden çıkarılan  2 cümlede gizli  !

Değiştirilen Kral James sürümü olarak bilinen incilde değiştirilen kısım  şöyle ‘ Ask and you shall receive ‘’ yani ‘ İste Alacaksın ‘ anlamında..
Burda  ask kelimesini gören herkes dil ile isteme hatasına düşerek sadece düşünce kısmını gerçekleştiriyor ve his kısmı eksik kalıyor.. Böylece 4. Yüzyılda metni değiştirenler istediğini elde etmiş oluyor..

Metnin değiştirilmemiş halinin ise Thomas incilinde şöyle geçtiği iddia ediliyor ;
‘ All things that you ask straightly directly from me you will be given. So far you have not done this. ‘
‘’ Benden dosdoğru bir şekilde istersen eğer, istediğini alabilirsin. Şimdiye kadar bunu hiç yapmadın. ‘’

İncilden çıkartıldığı iddia edilen 2 cümle ise şöyle :

‘’ Ask without hidden motive and be surrounded by our answer ‘’
‘’ Gizlenmiş bir güdün olmadan iste ve istediğin cevapla çevrili ol ‘’

‘’ Be enveloped by what you desire, that your gladness be full ‘’
‘’ Memnuniyetin tam olacak şekilde arzunla sarmalan ‘’

Duan kabul olmuş ,istediğin gerçekleşmiş gibi hissederek ve o hisle dolup taşarak iste, arzunu elde ettiğin an seni sarmalayacak olan mutluluğu dua ederken hissederek , gizlenmiş bir güdün olmadan ( yargılamadan,egonu katmadan tüm içtenliğinle ve kalpten) istersen, ancak o zaman düşünce ve hissin kalbinde BİR olup müthiş bir devinim yaratır ve istediğinin olduğuna olan inancın  sana tüm kapıları ardına kadar açar..

İşte evrenin algıladığı dil budur.


Joe Dispenzanın internet üzerindeki bilgilerinden derlenmiştir
.